3 Kasım 2019 Pazar

MALATYA YÖRESİ HALKOYUNLARI

Malatya, halay bölgesinde yer alır. Ancak, halay dışında oyunlara da rastlanmaktadır. Diğer illerde yapılan kültür alışverişi sonucu oyun çeşitleri artmıştır. Örneğin, Elazığ'da delilo, Adıyaman'da beşayak, papurinin ise Bitlis'te oynandığı görülür.

Halaylar, davul-zurna eşliğinde oynanır. Yörede halay çekmeye "Dillân Çekme" denilir. Beş kişiyle oynanan halayın başını çeken oyuncuya "halay başı" sonundaki oyuncuya "Pöççü" denilir. Her ikisi de elinde mendil bulundurur.

Çalgı olarak; davul, zurna, kaval başta olmak üzere bağlama, cümbüş ve darbuka çalınmaktadır. Arapgir ilçesinde klarnet daha yaygındır. Diğer taraftan halayların yanısıra toplu oynanan ve törensel bir karakter arzeden semahlar vardır. Malatya ve çevresinde Hızır Semahı, Bozok Semahı, Demdem Semahı, Arguvan Semahı, Kırat Semahı oynanmaktadır. Kına havası olarak bilinen "Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter" türküsü genç kızlar ve kadınlar tarafından kına yakılırken oynanır.

Malatya'da oynanan oyunlarda giysiler bu yöreyi tamamen yansıtmaz. İlçeler arasında değişik giysilere rastlanır. Genellikle halk oyunlarında, erkekler başlarına "Küm" denilen ak işlemeli "Papak" takarlar, Ancak, zaman zaman oyunlarda erkeklerin başı açıktır.

Bayanlarda başta "Küllük" adı verilen etrafı altın liralarla çevrili fes, fesin üstüne "Pusu" takılır. En üstü ise dolak, ya da yazma bağlanır. "Şalvar", "Üç etek" ve üç eteğin üzerine bernavile denilen önlük giyilir. Bele sarılan renkli şalın kenarına beyaz ve kırmızı renkli mendil takılır. Ayakta ise nakışlı çorap ve siyah renkli yemeni bulunur.

Oyunların başlıcaları şunlardır:
Ağırlama (Grani, Ağır, Ağır Malatya)/Alkışta (Arkuşta, Yarkutta, Halkuşta, Harkuşta)/. Aşırma Halayı / Arapgir Halayı/Bapuri (Papuri, Papori, Pagpuri)/Berde/Başayak Halayı/Çarşı Su Halayı/Cezayir
Oyunu/Çeçer/Dillan/Değirmenci Halayı/Delilo Halayı/ Gelin Halayı (Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter)/Gerzani Halayı/Gezinti/Güvenk (Kevenkj/Güzeller (Nâri)/Hem Hime (Hımhime)/Heyhat/Hoplama/Halayı/Hoşgeldin/ Karahisar Halayı/Keçike (Koçike), Keçikey, Lorke, (Lorki) Halayı/ Kemaliye Tamzarası/Kırıkhan/Kol
 

TUNCELİ HALKOYUNLARI

Tunceli’nin Gelenek ve Görenekleri

Tunceli’deki gelenek ve göreneklerimizi hatırlatalım istedik. Unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılması-yaşatılması temennisiyle…


Tunceli’de Halk Oyunları

Tunceli’de halk oyunları, nişan ve düğünlerde, eğlenceli günlerde oynanmaktadır. Tunceli ve ilçelerinde oynanan başlıca halk oyunları şunlardır: Üçayak oyunu, cezayir, cirit, nare, ağır hava, lorke, karaçor oyunu, yol havası, körkes varvarı, halay, düğüne toplama (varvara slemanı), tanzara, gelin ağlatma, hançer, baskan (kız oyunu), gövent, Pülümür halayı, kol oyunu, deliley (üç ayak), barasor, bir ayak, iki ayak, kına oyunu, simsim, Kemal çavuş, at oyunu, Temur ağa, iğ oyunu.

 

Üçayak Oyunu

Türkiye’nin hemen her yerinde oynanan üçayak oyunu, en az üç, en fazla 17 kişiyle oynanan bir halk oyunudur. Çemişgezek ve Ovacık’ta çok oynanan bir oyundur. Genellikle kızlı erkekli karma oynanır. Ezgisinde söz yoktur. Yerinde sayar gibi oynanır.

 

Karaçol

Tunceli yöresinin en eski ve en yaygın halk oyunlarından biridir. Karaçola dik halay da denilmektedir. Daha çok düğünlerde oynanır. Yediden yetmişe herkesin bildiği ve sevdiği bir oyundur. Oyun, parmak uçlarıyla oynanır. Parmak uçlarında bir süre oynandıktan sonra topuklar yerden kalkar, dizler çekilerek oyuna devam edilir. Daha sonra oyuncular gruplar halinde köşelere dağılarak güzel bir figür ortaya çıkarırlar. Sonuna doğru oyunun zezeke kısmı oynanır. Tüm oyuncular grubun başındaki oyuncuya dönerek, müzik eşliğinde eğilerek, sağa-sola yaylanarak oyuna devam ederler. Bu arada ezginin ritmi giderek düşer. Baştaki oyuncu döner ve bütün ekip hep beraber üç defa oturarak birleşirler. Daha sonra hızlı oynamaya geçilir.

 

Keçiko

Keçiko da çok eski bir halk oyunudur. Oyun yaşlılar tarafından daha ağır bir ritimle, gençler tarafından ise daha hızlı bir ritimle oynanır. Oyunun oynanması için oyuncu sınırlaması yoktur. Oyuncu sayısı fazla ise ikişerli gruplar halinde oynanabilmektedir. Oyuncuların arka arkaya dizilerek, köprü figürü oluşturmasıyla oynanan bir oyundur. Bir süre bu şekilde oynanır. Sonra ilk baştaki iki kişi köprünün içinden geçerek, iki elini birbirine vurarak ayrılır. Bu figür tüm oyuncular tarafından sırasıyla yapılır ve böylece tekrarlanarak devam eder.

 

Gule

 Bir gencin Gule adında bir kıza sevdasından türetilmiş bir halk oyunudur. Rivayete göre Gule, kendisine sevdalanan gence yüz vermez. Bunun üzerine aşkına karşılık bulamayan genç bir türkü yakarak, sevgisini türkünün dizelerinde ölümsüzleştirir. Bu türkü ile kendini avutan genç sevdalı, sevdiği kızın hayaliyle derbeder bir şekilde yaşamaya devam eder. Sevdalı gencin bu hali, zamanla bir halk oyununa dönüşmüştür. Bir çeşit tiyatral gösteri gibi oynanan Gule oyunu, sevdalı gencin içine girdiği aşk çıkmazını anlatır. Bu durumu sembolize etmek için de oyun, iki adım ileri, bir adım geri şeklinde oynanmaktadır

BİNGÖL YÖRESİ HALKOYUNLARI

Bingöl Yöresi

Bingöl halk oyunları kendine özgü karakteri ile büyük bir beğeni kazanmıştır. Özellikle komşu iller tarafından taklit edilmektedir.Bingöl halk oyunlarının bilhassa Diyarbakır’da oynandığına tanık olmaktayız.

Kartal Oyunu

Bu oyunda Oyuncular, dağlarda sert kayalar üzerinde uçan kartalları andırır. Oyunun, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıktığı rivayet edilir. Karlıova’dan Şeref Meydanı’na doğru saldırıya geçen Rus kuvvetleri ile askerlerimiz ve milis kuvvetlerimiz arasında meydana gelen savaşta galip gelen kuvvetlerimizin kahramanca savaşını öyküler. Savaş meydanında kalan düşman cesetlerine kartalların hücum etmesiyle, kartal oyunu sembolize edilmiştir.

Delilo Oyunu

Oyun kızlı ve erkekli oynanır. Çevrede en fazla oynanan oyunlardan biridir.

Meryemo El ele tutuşarak bir çember yapılır. Tutulan eller içe ve dışa doğru sallanır. İleri çökme hareketleri yapılır. Oyun oynanırken şu türkü söylenir.

Çepik (El Çırpma)

Çok sert figürleri olan bir oyundur. Oyun, yöre insanının tabiat ile olan mücadelesini ve oyuncular arasında bir nevi kuvvet denemesini yansıtır. Oyun; davul, zurna eşliğinde oynanır. Müziğin başlaması ile birlikte sağ ayakla oyuna başlanır. Üç adım öne yürünür, üç adım bitiminde eller çırpılır. Bu hareketlerin bir kaç kez tekrarından sonra eşler birbirlerine dönerek ellerinin içleri ile üçer defa sert bir şekilde karşılıklı vuruşurlar. Bu vurma hareketleri bir kaç kez yapılır

Çaçan

Hareketli bir oyundur. Yörede en çok sevilen ve tutulan oyunlardandır, Ayaklar yeri döverek tempo tutulur ve öne doğru üç sıçrama yapılır. Hareketlerin aynı anda yapılmasına özen gösterilir. Oyun oynanırken en çok şu türkü söylenir.

Diğer Halk Oyunları

Gövend (Halay), Horani

Seyirlik ve Eğlencelik Oyunlar

Sarımsak Oyunu, Darı Sulama, Değirmenci, Muhtar, Kalaycı, Kalkağan Şenliği, Çulapı (Üç Ayaklı Çatal Ağaç) Oyunu, Gelin Oyunu, Cirit Oyunu, Şel Atmak (Taş Atmak)

ERZİNCAN YÖRESİ HALKOYUNLARI

Halk Oyunları

Kahramanlık, yiğitlik, ağır başlılık ve sabrın sembolü olan "bar" en önemli Erzincan halk oyunudur. Oyunların tümü önce ağır olarak başlar, sonra gitgide hızlanır. En az altı kişi olarak kız ve erkeklerin ayrı ayrı oynadığı oyunlarda çökme, el vurma ve dönmeler ana figürler olup, elde mendil, bıçak, kaşık gibi araçlar bulunur. Barların yarım daire şeklinde oluşması, Erzincan ovasını tanımlamaktadır.

Ayrıca çiftetelli, kaşık oyunları, horon, halay, tek oyunlar oynanan diğer halk oyunlandır. Biçimlerine göre oyunlar ise; üçayak, dörtayak, ikiayak, ağırbar, koçeri, sıklama, sarhoş ban, timurağa, hoş bilezik, dello, sarıkız, tamzara, çayırın ten yüzünde, tavuk barıdır.

Komedi mahiyetinde oynanan elek oyunu, yılbaşında oynanan arap oyunu orta oyunlardandır.

 

ELÂZIĞ YÖRESİ HALKOYUNLARI

Halk Oyunları

 Halk oyunlarının mahalli özellikler göstermesinde yöre insanının yaşama biçimi, tarihi, geçmişi, ırsiyeti ve yörenin coğrafi yapısı en önemli etkendir.
Elazığ, müzikli halk oyunların çoğunluğu halay türündendir. Kadın erkek halayları yanında karışık oynanan halaylar da vardır.
Halk Oyunu
Elazığ, müzikli halk oyunları yönünden de yurdumuzun zengin yörelerinden biridir. Mahalli giyim-kuşam inceliğinin ve güzelliğinin yansıdığı halk oyunları giysilerinin ortaya çıkardığı zerafet, oyunların figürlerindeki uyum ve tutarlılık sayesinde Elazığ oyunları, bütün yurt sathında haklı bir şöhrete sahip olmuştur.

Halk Oyunu
Oyunlarımızın çoğunda klasik dans usulü vardır. Makyaj eski devirlerin giyim tarzını hatırlatmak maksadıyla bazen kostüm mecburiyeti tatbik edilirse de sair zamanlarda oyunlar, hep günlük elbiselerle yapılır. Oyuncuların esas gayeleri eğlendirmek için değil eğlenmek içindir.
Halk Oyunu
Bütün dünyada mumlu dans olarak ülkemizde de Çayda çıra olarak bilinen oyun, Elazığ’ın başta gelen oyunudur, Diğer oyunların isimleri sırasıyla halay, avreş, üç ayak, ağır halay (ağırlama), temürağa, keçike, bıçak, kalkan kılıç, çepik; sadece kadınların oynadığı gelin oyunu, şeve, kırma.Türkülü olarak oynanan oyunlarımız ise delilo, fatmalı (nure), tamzara, büyük ceviz, güvercin, ısfahan ve leblebicidir.Elazığ müzikli halk oyunları davul, klarnet eşliğinde oynanılır.


DIYARBAKIR YÖRESİ HALKOYUNLARI

Diyarbakır Halk Oyunları ve İsimleri

Diyarbakır Halk Oyunları
Diyarbakır Halk Oyunları – Diyarbakır yöresi halay türüne giren oyunları kendi içinde barındırır. Yörede oyunlar genellikle coşkuyu, sevgiyi, hüznü, mertliği ve günlük doğa olaylarını içerir. Oyunlar çok eskiden bugünlere kadar gelmiştir. Bütün oyunlar yörenin yaşayış biçimi, sosyokültürel ilişkilerinden etkilenmiştir. Yöre oyunlarda işler adım genellikle bütün oyunlarda sağa doğrudur.

Diyarbakır’da halk oyunları; kına geceleri, düğün ve özel zamanlarda oynanır. Son zamanlarda Diyarbakır kültürünü tanıtmak amacı Eski Diyarbakır evleri restore edilip cafe ve eğlence merkezleri olarak yeniden halkın kullanımına sunuluyor bu tür eğlence mekanlarında da Diyarbakır halk oyunları oynanmaktadır. Yörede oyunlar genelde ağırdan başlayıp hızlanarak devam eder. Oyun formları genellikle aşağıdaki formlardaki gibidir.

  • Düz çizgi,
  • Karşılıklı iki çizgi,
  • Yarım daire,
  • Daire

Diyarbakır Halk Oyunları, parmaklar, kollar, omuzlar ve avuç içinin birleşmesi ile oynanmaktadır. Bazı oyunlar ise kollar serbest bir şekilde oynanılır.

Yörede bazı oyunlar belli araç-gereçler ile oynanır, Bu araç-gereçler genelde;

  • Teşi,
  • Bakraç,
  • Tüfek,
  • Sopa,
  • Tırpan,
  • Kepenek

Diyarbakır Halk Oyunları İsimleri

 Teşi

  • Beri
  • Teşi (Erkek)
  • Hasat
  • Gur-u Pez (Kurt Kuzu)
  • Doğu
  • Şur-u Mertal (Kılıç Kalkan)
  • Çömçe Gelin
Diyarbakır halk oyunları kostümleri
Diyarbakır halk oyunları kostümleri

Diyarbakır Halk Oyunları Kostümleri

Diyarbakır yöresinde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise çok soğuk geçer. Bu iklimin etkisiyle halk arasında birlik, beraberlik ve dayanışma da çok yoğundur. Bu yoğunluk gelenek ve göreneklere daha sıkı sarılmayı, inançlarına ve dinlerine daha fazla sahip çıkmayı beraberinde getirmiştir. Tüm bu gelenek ve göreneklere bağlılık, Diyarbakır yöresinin giyim kuşamını koruyup günümüze kadar gelmesinde etkili rol oynamıştır.

Diyarbakır Halk oyunları hakkında sizlere bilgi verdik şimdi de gelelim Diyarbakır Halk Oyunları Kostümlerine, Halk oynunları denince akla gelen bir diğer unsur ise halk oyunlarında giyilen kıyafetlerdir.

Kıyafetler bir yörenin özelliklerini yansıtır. Diyarbakır’ın yöresel özelliği sebebiyle giyim-kuşamın yeri çok önemlidir.

Diyarbakır Yöresinde giyilen kıyafetleri etkileyen unsurlardan bazıları;

Yörenin köklü tarihi geçmişi, bir çok kültürün beraber yaşaması ve kültür alışverişinde bulunması, benliğini kaybetmeden giyilen kıyafetleri etkilemiş ve bu etkileşim Diyarbakır Halk oyunları kıyafetlerine zenginlik katmıştır.

Yörenin iklimi, coğrafyası ve içinde bulunduğu ekonomik şartlar yöresel kıyafetler üzerinde etkili olup günlük yaşamda daha güzel görünüp, insanlar üzerinde güçlü gözükmek ve özel günlerde kendini öne çıkarmak faktörleri kıyafetler üzerinde önemli rol oynamıştır. Bölgede hâkimiyet kuran devletlerin kıyafetlerle ilgili koyduğu yasaklar ve önerdiği kıyafetler hiç şüphesiz ciddi birer etken olup kutsal kitaplar ve dini yayan insanlar giyilenler hakkında kesin hükümler verdiğinden dinsel inançlar bireylerin giyimi üzerinde ciddi anlamda etkiler bırakmıştır.

Kaynak

ARDAHAN YÖRESİ HALKOYUNLARI

Ardahan Yöresel Halk Oyunları - Ardahan

 Yöresel Halk Oyunları Ardahan’ın yörelerinde hemen hemen aynı oyunlar oynanır estürüman olarak genellikle davul ve zurna , Kafkas oyunlarında ise Akordeon ve nağara adı verilen davul kullanılır. Yörede genellikle halay ve bar oynanır bu oyunların oynandığı toplumsal alanlar ise düğünler, nişanlar, asker uğurlamaları, üzüntü ve sevinç gibi duyguların ifade edildiği durumlardır. Yöremizde oynanan belli başlı oyunlar ise şunlardır. BAR OYUNLARI: Ağır bar, Sallama, Temur ağa, Nare, Lorke, Şeker oğlan, Sarı seyran, Kaççıke, Tavuk barı, Gazelo, Hoş bilezik,Haran, Döne, Kıskarç, Kürdün kızı, Ardahanın yolları, Hafif bar ve Paşa göçtü. TEK OYUNLAR: Ondört, Şeyh şamil, Ay gızı, Beş açılan, Karabat, Hanım yaylada.

IĞDIR YÖRESİ HALKOYUNLARI

Iğdır Yöresi

Iğdır yöresinde ye çevresinde bilindiğiüzere “Azerbaycan Türk Halk Oyunları oynanmaktadır. Oyunların kendine özgü birdoğuşları mevcuttur. Her oyun belli bir olaydan esinlenerek ortaya çıkmıştır.Oyunlardan bazıları halk arasında şöyle anlatılır:

Maral Oyunu
Bu oyun ormanda ava çıkan avcılar ile Maral(geyik) ‘ ler arasında geçen olaydan esinlenmiştir. Avcılar tüfeklerini gizleyerek arka arkaya marallara doğru yaklaşmaya çalışırlar (yaklaşma çeşitli figürlerleanlatılmaya çalışılmaktadır. Avcılar bir masal (geyik ) sürüsüne yaklaşırlar : Avlarını avlama hırsı ve sevinci içinde bulunan avcılar gözlerine inanamayacaklarıbir olay vuku bulur. Maralların (geyik ) hepsi beyaz gelinlikler içinde süzüle süzüleortaya çıkan birer kız görünümünü alırlar. ” pMaral sözü Iğdır veçevresinde genelde kadınlar ve kızlar için kullanılan bir kelimedir. Maral olaraktabir edilen, çok güzel, eşi ve benzeri tarif edilemeyen biri olarak tanımlanır).Avcılar bu durum karşısında büyülenir her avcı birer genç kızı (maral) alarakeşleşirler, birlikte değişik figürlerle buluşmanın sevincini yaşarlar. Derkendüğün hazırlıkları başlar.

Gelin Havası
Bu oyun özellikle düğünlerin sonunda gelinimasadan alıp götürmeleri sırasında çalınır. Oldukça ağır hareketlerle oynanır.Bu oyun sırasında damatın akrabaları ve ailesi gelinin ailesine sataşmak amacıyla vesevinçlerini dile getirmek isteğiyle ellerine aldıkları kap ve kaşıkları birbirinevurarak müziğe eşlik ederler. Grup şeklinde hem oynanır hem de gelini damatın evinegötürmek amacıyla yürünür. Damat tarafları coşkulu bir şekilde etrafa şekerlerdağıtır. Gelin ailesinde, kızlarının evlerinde ayrılacağı için büyük birhüzün vardır. Damadın ailesinde ise büyük bir sevinç ve coşku vardır. Bu oyunundiğer bir adı da “mirzeyim vağzalı”dır. Bu oyun ve müzikte değişikduyguların hepsi bir anda yaşanır.Ayrılık ve kavuşma gibi…

Şeyh Şamil Oyunu
Şeyh Şamil Oyunu Türk’ün direnmegücüdür. Kafkasya’da yapılan uzun savaşlar içinde Türk Kahramanı Şeyh Şamil’indireniş gücünü belirtmek için bu adı aldığı söylenmektedir. Oyun bir kaçbölümde oynanmaktadır. Dua bö1ümü hüzünlü müzikle oynanmakta ve sahnede kız veerkek yerlerini almaktadır. Oyunun doğuşu şöyle anlatılır. Şeyh Şamil’in Ruslarlasavaşın son dönemlerinde yakınlarından bazıları savaşın bitmesini Rusların yalandolu iknaları ve vaatleriyle istemektedirler.Bu olayı Şeyh Şamil’e ancak anasıdiyebilir diye düşünüp ve annesini ikna ederek Şeyh Şamil’e gönderirler. ŞeyhŞamil olaya büyük tepki gösterir ve annesine a1tmış kırbaç cezası verir. Ancakcezayı kendisine de uygulattırır.Kırbaçlar Şamil’e vuruldukça halk acı vehüzünden kıvrılarak çeşitli hareketler yaparlar. Daha sonra bu olay oyun halinegetirilir.
Diğer bir bü1üm bıçak atma olayıdır ve oyun esnasında kız oyuncu göğsünde birtahta parçası ile yere uzanır. Erkek ağzındaki bıçakları but tahtaya ağzıylasaplar. Bu oyunun doğuşu ise şöyle anlatılır. Şamil ve arkadaşları tutsakdüştüklerinde bir gemi ile sürgüne gönderilirken, Rus askerlerinin eğlencelerebaşladıkları ve Şamil’in arkadaşlarını ortada oynattıkları, Şamil’i de oynatmakistediklerini ancak Şamil bıçaksız oynamayacağını bildirmesi üzerine bıçaklarverildiği, bunlarla oynadığı zaman bıçakları arkadaşlarını önüne sapladığıve bir işaret üzerine bıçakları alarak döğüşe geçtikleri ve kurtulduklarınıanlatılmaktadır.

Kıskanç

Üç kişi ile oynanan bir oyundur. Bazen topluolarak da oynanır. Genelde iki kız bir erkekten oluşur. Kızların aynı erkeğe tutkunolmaları ötekinin kıskanıldığının gösteren bir açılışla kızla birlikte,alanın ters köşelerine doğru giderler. Oğlan oyunu tek ve beceri sergileyen birbiçimde sürdürür. ikisini de aynı sevgi sunuşları iletir. ikisinin de gönlünüyapar, geldiklerinde oyun üçlü görünüşünde sürdürülür. Hızlı melodisivardır.

Vağzalı
Son derece zarif melodisiyle, ince yumuşakhareketler bu oyunun halk arasında daha geniş yayılmasına neden olmuştur. Herdüğün töreninde vazlığının cazip edası işiti!ir. Vazlağının düğüntörenlerinde gelin oyununun ritmiyle bütünleştirdiği zarif, sade, ahenklifigürleriyle sergiler.

Gazağı
En eski oyunlardan birisidir. Oldukça çabuk,hareketli, coşkun bir oyundur.Blindiğine göre bir savaşçı oyunudur. Oyunu harbegidenler oynardı. Oyunda çeşitlilik ve teknik açıdan hareketler çoktur. Oyungüzellik, yapı ve incelik bakımından zengindir.

Tamara
Adını, Azerbaycan oyunlarını sergileyenmeşhur Salyanlı Reğgase Tamara’nın şerefine onun adı verilmiştir. Oldukçaçazibedar, lirik oyundur. Esasen kadınlar çoğu zaman da erkekler beraber oynanır.Oyunda rengarenk ritmik vurgular vardır.

Terekeme
Bu oyun çok eski zamanlarda Azerbaycan’damesken kurmuş olan kabilenin adıdır. Terekemeler hayat tarzı olarak ayrı göçebe birhayat yaşayan kabile idi. Aynı müziğe sahip olan Terekeme oyunu iki variantdaoynanır. Birinçi variantda onu yalnız ‘kadınlar oynar. ikinci variantda daha çevik,oynaklı ve kırık sesli geniş hareketli oyundur. Bunu kadınlar ve erkekler oynarlar.

Ayşat

Oyun Aras Nehri’nin akışına bakarak sudakihareketlerden esinlenerek ifa edilir. Kızın hareketleri suyun dalgalanmasını, erkeğindönüşü ise girdapları andırır. Bu Bilgiler Ziya Zakir Acarın Iğdır Ve Çevresinde Nevruz Kitabından Alınmıştır

ERZURUM HALKOYUNLARI

Erzurum Yöresi Halk Oyunları ve Halk Kültürü

Erzurum, eski dönemlere dayanan tarihi ve kültürel çeşitliliği ile önemli şehirlerimizden birisidir. Günümüz Erzurum kültürünün temelleri çok büyük ölçüde Osmanlı döneminde şekillenmiştir. Özellikle yörede yaşanan savaşlar; Erzurum halkının din ve milliyetçilik çevresinde bütünleşmesini, gelenek ve göreneklerine daha sıkı bağlanmalarını sağlamıştır. Erkeklerin ellerinden düşürmedikleri tespih; sünnet şölenleri ve semaverde kaynatılan kesme şeker ile içilen çay, Erzurum halk kültürü bakımından oldukça önemli öğelerdir. Erzurum’un en dikkat çekici kültürel öğelerinden birisi de halk oyunlarıdır. Bar olarak adlandırılan Erzurum yöresi halk oyunları günümüzde de orijinaline uygun şekilde yaşatılmaktadır.

Erzurum Yöresi Halk Oyunları ve Halk Kültürü


Erzurum Yöresi Halk Oyunları

Erzurum, halk oyunları bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bu halk oyunları, gerek yurtiçi gerekse yurtdışında düzenlenen yarışmalarda önemli başarılar elde etmiştir. Bar olarak adlandırılan Erzurum’a özgü halk oyunları, aynı zamanda kadın ve erkek barları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Erkek Barları

Erzurum yöresine ait halk oyunları arasında erkeklere özgü farklı bar çeşitleri yer almaktadır. Bunlar; Baş bar, Sekme, İkinci Aşırma, Koçeri, Nari, Dello, Temirağa, Tavuk Barı, Felek, Uzun Dere, Çingeneler, Yayvan, Haçner Bari ve Daldalar olarak adlandırılmaktadır.

Erzurum Yöresi Halk Oyunları ve Halk Kültürü


Erzurum erkek barları kıyafetleri

Erkekler bar oynarken “cistik” adı verilen ayakkabılar ve “zığva” olarak bilinen uçkurlu, beli bol lacivert kumaştan yapılan kıyafetler giyerler. Zığvanın üzerine ise yine lacivert kumaştan yelek ve dik yakalı beyaz kıyafetler giyilir. Ayrıca bar oynayanın belini sıcak tutan, cep görevi gören iplerle dokunmuş kuşak yanında oyuncuların, gümüş köstek ve mendil gibi farklı aksesuarları oyunda kullanılan eşyaları da vardır. Mendil, Erzurum barlarında bir maharet işareti olduğu gibi oyunun ritmine ve psikolojine göre kullanılır.

Kadın Barları

Erzurum halk oyunları arasında sadece kadınlar tarafından oynanan barlar ise; Kavak, Çiftebeyaz Güvercin, Çember, Nari, Döne, Çarşıda Üzüm Kara, Sallama, Mendilimde kişmiş ile Bade Var, Deli Kız, Köylü Kızı ve Gelirem olarak adlandırılır.

Erzurum Yöresi Halk Oyunları ve Halk Kültürü


Erzurum kadın barları kıyafetleri

Kadınlar bu oyunları oynarken bindallı giyerler ve Leçek adı verilen yazma takarlar. Ayrıca bar oynayan kadınların belinde gümüş kemer olur. Yine erkek barlarında olduğu gibi bazı aksesuarlar kullanırlar. Bu aksesuarlar; mendil, Oltu taşı kolyeler ve burma bileziklerdir.

AGRI YÖRESİ

Ağrı Yöresi

Ağrı Sallaması:
Köy düğünlerinde en fazla oynanan oyundur. Oyuna davul-zurna eşlik eder. Figürleri basit olduğundan herkes tarafından kolaylıkla oynanır. Oyunun süresi belli değildir.

Basso (Besra):
Davul ve zurna ile oynanır. Bu oyunun kaynağının Besra adlı güzel bir kızın yeteneklerini öven hareketler olduğu sanılmaktadır. Kız erkek birlikte en az 4 kişiyle oynanır.

Laççi:
Ağır ve hızlı olmak üzere iki bölümden oluşan ve 6 kişiyle oynanan bir kız halayıdır. Oyundaki figürlerin ceylanı canlandırdığı söylenir. Oyuna davul-zurna eşlik eder.

Zeyno:
Davul-zurna eşliğinde, en az 6 kişiyle oynanan orta hızda bir kız oyunudur. Geçmişi XlX.yy’a dayanmaktadır.

Çep:
6 kişiyle davul-zurna eşliğinde oynanan ağırlama niteliğinde bir kız halayıdır. Taşlıçay, Diyadin ve Doğubeyazıt yörelerinde oynanır.

Koffi:
6 kişiyle davul-zurna eşliğinde oynanan orta hızda bir kız oyunudur.

Sarma:
Tutak ve Patnos yöresinde an az 6 kişiyle, davul-zurna eşliğinde oynanan bir kız halayıdır. 

Hessike:

Tulum ve davul-zurna eşliğinde kadın ve erkeklerin birlikte oynadığı bu oyun, ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşmuştur.

Çimen-i Çiçek:
Ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşan, en az 6 kızın oynadığı sözlü bir oyundur. Çalgı olarak davul-zurna, bazen de akerdeon kullanılır.

Meyriko:
Kadınların oynadığı bir oyundur. Baştaki oyuncu, müzik eşliğinde tek başına bazı figürler yapar, öbür oyuncular da el çırparak onu coştururlar. Daha sonra toplu olarak oyuna geçilir.

Çoban Eli:
İki kişinin elde sopalarla oynadığı bu oyun ağırlama ve hoplatma bölümlerinden oluşur. Oyuncular sopaları kılıç gibi kullanırlar. Bu oyun Doğubeyazıt, Cumaçay ve Diyadin yöresinde oynanır.

Ömer Ağa:
Davul-zurna eşliğinde 6 erkeğin oynadığı bir oyundur. Yeldirme ve hoplatma bölümlerinden oluşur. Zedikan, Eleşkirt, Toprakkale ve Kösedağ da oynanır.

Ağrı Gülüm:
Altı erkeğin oynadığı hızlı bir oyundur. Oyuna davul-zurna, bazen de klarnet eşlik eder. Doğubeyazıt, Diyadin ve Aladağ yörelerinde yaygındır. Bunların dışında, Tıllara, Dümme, Gelin Gel Bara, Nuray, Köylü Kızı, Hene, Nare, Daldala ve Lurke gibi halaylar vardır.

Serhat Barı:

Erkeklerin oynadığı bir bardır. Oyuncular birbirlerine çok yakındırlar. Omuzlar bitişik, eller ya bele sarılmış ya da aşağıdan birleştirilmiştir. Tutak ve Hamur çevresinde yaygın olan ve davul-zurna eşliğinde oynanan bu oyunda yiğitlik ve mertlik figürleri yer alır.

Koçaklama Barı:
Ağır ağır başlayan ve hızı giderek artan bir erkek barıdır. Davul-zurna eşliğinde 6 kişiyle oynanır.


Yüksel Barı:
Altı kişiyle oynanan hızlı bir erkek barıdır.

Sürgün Barı:
Ağırdan hızlıya geçen ve çeşitli ayak figürleriyle belirgin olan bir erkek oyunudur. Doğubeyazıt ve Patnos yörelerinde oynanır

Ata Barı:
Altı kişiyle oynanan hızlı bir oyundur.

Ülker Barı:
Kadın barıdır. Altı kişiyle oynanır. Ağırlama ve yellenme bölümleri vardır. Ağrı ilindeki halk oyunları içinde köy orta oyunu niteliğindeki Köse Gelin Oyunu ayrı bir yer tutar. Anadolu seyirlik oyunlarına iyi bir örnek olan Köse Gelin Oyunu, kırsal kesimdeki toplumsal yaşamı renklendiren köy orta oyunlarının en yaygınıdır.

KARS HALKOYUNLARI

HALK OYUNLARI

     19-mayis-ataturku-anma-genclik-ve-spor-bayrami-karsta-torenle-kutlandi-IHA-20130519AW000536-4-t.jpg 
13308218_10154159720473446_3811695006710820356_o.jpg
        Kars’ta yöresel oyunları çoğunlukla Bar  düzeninde Kafkas oyunları ise ferdi sololar şeklinde oynanmaktadır.

    Yöredeki oyunlarda hayvan taklitlerinden insanların kavgalarına,savaşlarına kadar her türlü örneği görmek mümkündür.Kars’ta ‘nanay’ denilen çalgısız oyun havaları da yaygındır. Yörede oyunların yarısı notaya alınırken yarısı notaya alınmamıştır. 
NOTAYA ALINAN OYUNLAR:
 
1.Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa 
 2.Kars'ın Kurtuluşu ''Vurun Evlatlarım ''
 3.Kızıroğlu Mustafa Bey ''Köroğlu''
 4.Namert Kaçar ''Köroğlu''
,5.Hele Babam ''Köroğlu'' 
 6.Kars'a Gidelim 
 7.Asker Olup Vatana Hizmet Eylerem Men 
 8.Bayram Oldu Gelmedin 
 9.Sarı Bülbül 
 10.Olam Boyuna Gurban 
 11.Aygız Adın Amandı 
 12.Ana Meni Yaz Ağla 
 13.Bağla Girdim Üzüme 
 14.Şak Şak Öter Kemerim 
 15.Kemenimin Telleri 
 16.Baca Baca Berhana 
 17.Dost Bağında Açılıp Gül 
 18.Sararmışam Solmuşam 
 19.Ana Can 
 20.Güleyli 
 21.Bilirsen Mi Sennen Niye Küsmüşem 
 22.Aras Gelir Gıygacı 
 23.Maşın Gelir Haralı 
 24.Gece Uzun Aydolanır Batmağa 
 25.Can Maral Can 
 26.Ay Kız Kimin Gızısan 
 27.Pencereden Daş Gelir 
 28.Bahçalarda Barım Var 
 29.Ardahanın Yollarında 
 30.Paşa Göştü 
 31.Üç Ayak 
 32.Kağızman 
 33.Döne ''Dönek '' 
 34.Bakır 
 35.İki Döne '' Yar Döne '' 
 36.Üç Katar 
 37.Hoş Bilezik
 38.Çardak Barı 
DSC_0847.JPG 

NOTAYA ALINMAYAN OYUNLAR 

 1.Ağır Bar 
2.Kınayı Getir Ana 
 3.Gelin Çıkarma 
 4.Gelin İndirme 
 5.Şah Kaldırma  
 6.Bağda Gül 
 7.Al Almanın Alını 
 8.Dağda Hayladım Kurdu 
 9.Genceden Furgun Gelir 
 10.Kapı Dalında Durdum 
 11.Gelin Hoş Geldin 
 12.Göleli Gelin 
 13.Temir Ağa 
 14.Ay Oğlan 
 15.Tokkalı 
 16.Mendil Barı 
 17.Salla 
 18.Dur Yerinde Ğanım ''Şöregel '' 
 19.Gelin  Memmet 
 20.Develi 
 21.Tello ''Aras Üstü '' 
 22.Acem Barı 
 23.Çoban Kızı 
 24.Elik '' Dağ Keçisi '' 
 25.Jandarma 
 26.Deli Kız 
 27.Talan 
 28.Gölenin Yaylaları 
 29.Diz Kırma 
 30.Teşi 
 31.Pappiri 
 32.Düğün Elli 
 33.Altın Ömür 
 34.Yüzük 
 35.Koççeri 
 36.Sağdıç Barı 
 37.Tavuk Barı 
 38.Zay Emeği '' Kıskanç'' 
 39.Şeker Oğlan 
 40.Çıldır Barı 
 41.Bu Gelen Nahır Mıdır '' Oy Maral '' 
 42.Köylü Kızı 
 43.Yayık 
 44.Sarı Seyran 
 45.Pişiyi Vurdum Daşınan '' Tez Ğarap '' 
 46.Dinme 
 47.Ay Baba ''Semavar'' 
 48.Ağır Terekeme 
 49.Bardak Terekeme 
 50.Aras Aras 
 51.Göle Beyi 
 52.Karabat 
 53.Karabağ 
 54.Kara Donlu 
 55.Şeyh Şamilin Yiyitleri 
 56.Arpaçay Aştı Daştı 
 57.Kazağı 
 58.Ay Şat 
 59.Naz Eyleme 
 60.Çobanlar 
 61.Bıçak 
 62.Ayrılık 
 63.Sarı Köynek 
 64.Yallı 
 65.Evimize Konağ Gelir 
 66.Han Gızdar (Mihriban)
 67.Arzuman 
  
 Toplamda 105 tane oyun vardır. 

MUŞ HALKOYUNLARI

Halk Oyunları

Milli kültürün ayrılmaz bir parçası olan Muş Folkloru yöre insanının iç dünyasını,  neşesini, yaşantısını, üzüntüsünü, geleneklerini, tabiat olayları karşısındaki tavırlarını geçmişten günümüze günümüzden geleceğe taşır.
 
Muş ve çevresindeki mahalli oyunlar geleneklerin yaşama tarzının bir parçasıdır. Bu oyunlarda Doğu Anadolu Bölgesinin özellileri görülür.
 
Muş’un başlıca mahalli oyunları; Aşırme, Ağırbar, Keçiki, Ayşoki, Koçeri, Zeyno,  Botani, Dendikbade, Gerandi, Yalkuşta ve Mendo gibi oyunlardır.
 
Aşırme: Anlam olarak "ayırma"'dan gelen bu oyun genellikle oyunlara başlama özelliği taşır. Kılına oyun tü­rüne girer. Oyuncular serçe parma­klarını birbirlerine bağlar, düz, yarım daireler oluşturarak oyunu sürdürür­ler. İleriye doğru çekilerek, sol ayak dizden kıvrılıp yukarıya kaldırılır. Bu figür oyun süresince tekrarlanır ve bitiş sırasında bütün oyuncular düz bir hatta öne doğru seke sek yürüyüş biçiminde ilerler ve oyun hep bir ağızdan Tey" denilerek bitirilir.
 
Ağır Bar: Kılına oyunların diğeri ise ağır bar’dır. Genellikle kına gece­lerinde damat oynatılırken oynanır.  Parmaklar tutularak oyuna sağ aya­kla başlanır ve ileriye doğru üç adım atılarak sol ayak ileri vurularak ilerle­nir ve aynı şekilde geri dönülür. Oyun bu figürlerle sürer. Oyun, ileri çıkışlardan birinde sol ayağın öne vuruluşu sırasında biter.
 
Keçiki: Genellikle düğünlerde oyna­nan keçiki kılına oyun türüdür. Mer­kez ilçe dışında daha yaygın oyna­nan bu oyun çok hareketlidir. Parmaklar tutuşturularak oyuna, sağ ayakla başlanır ve üç adım ilerlenir, sekerek ayak değiştirilir. Sol ayak bir kez öne vurulur, tekrar ayak değiştirilip sağ ayak kaldırılarak sabit kalan sol ayak çevresinde üç noktada ayakucu ile yere vurularak sol ayağın yanına bitiştirilir.
 
Ayşoki: Kılına oyun türündedir. Ke­çiki oyununa benzer. Oyuna, sağ ayakla sağa yaylanılarak başlanır. Aynı anda ellerle yaylanış istikame­tinde yuvarlak daireler çizilir, sağ ayak sol tarafa geçirilir, iki adım atılır ve sekerek ayak değiştirilir. Aynı figür sol ayakla ters tarafa doğru yapılır. Oyun sol ayak öne vurularak bitirilir.
 
Koçeri: Omuzlar bitiştirilerek eller arkada kenetlenir. Ayaklar hazır ol duruşunda dizlerden kırılarak yerli yerinde üç kez hafif, bir kez de tam kırılır. Bu figür belirli sayıda tekrarlandıktan sonra sağ ayakla bir adım öne çıkılır ve sol ayakla yere aynı noktaya üç kez vurulup sağ ayağın yanına getirildiği sırada sağ ayakla tekrar öne bir adım çıkılır. Bu figür üç kez tekrar edilir. Geri çıkış, sol ayağın ge­riye bir adım atılışı ile başlar ve üç adım sürer. Bu oyun, Merkez ilçe ve yakın çevresinde genellikle düğün­lerde oynanır.
 
Zeyno: El parmaklarının tümü geç­meli olarak birbirine kenetlenir. Kol­lar, dirsekten doksan derece öne doğru çıkarılır. Ayaklar birleşik olarak diz kapağından belirli sayıda kırılır,  ayaklar ve kesilecek şekilde sıçranır. Öne eğilip sağ ayak üzerinde sabit durularak sol ayağın ucu ile arkaya üç kez vurulur. Daha sonra doğrula­rak sol ayak tabanı ile üç kez de öne vurulur, sağ ayak üzerinde bir kez silkindikten sonra sol ve sağ olmak üzere ayaklar üzerinde üç kez ileriye doğru çıkılır. Üç adımın bittiği yerde sol ayak ile tekrar üç kez öne vurulur. Sol ayak ileriye doğru sallanarak geriye doğru, aynı şekilde, bu kez sek­meden geri çıkılır. Oyun bu şekilde sürer.
 
Botani: Kenetli oyunlardandır. Oyu­na başlarken, kollar düz olarak arka­dan,  parmaklardan kenetlenir. Sol ayak önde, üç kez öne hafif olarak yaylanılır, iki ayak dizlerden bir kez tam kırılır. İki kez daha yaylanılır.  Vücudun ağırlığı sol ayak üzerine verilerek, öne doğru meyledilir. Arkadaki sağ ayak öndeki sol ayağı geçecek kadar sallanır ve tekrar geri çekilirken dizden kırılarak yere değecek şekilde bükülür, vücut tekrar doğrultulur. Bü­tün bu hareketler yapılırken sol ayak önde hareketsiz tutulur. Bu oyun, Merkez ilçe ve yöresinde, düğünlerde oynanır.
 
Dendikbade: Kollar yana açılarak dirseği geçecek şekilde kenetlenir. Sağ ayak öne sallanır, aynı ayakla yana ve sağa doğru üç adım atılır. Aynı figür, sol ayakla yapılır. Bu figürler, bir kaç kez tekrarlandıktan sonra oyun hızlanır. Sağ ve sol ayak üzerinde birer kez sağa ve sola ayak atı­lır, oyun bu şekilde sürdürülür.
 
Gerandi: Askeri dizilişte eller belde, sağ ayakla öne doğru adımlanır. Üç adım sonunda, sol ayak silki-lerek öne vurulur, eller belden çözü­lerek ayak ve el aynı anda çırpılır. Oyun bir süre böyle sürer.  Dizilişte tek ve çift sayılı oyuncular, komutla birbirlerinden ayrılarak karşı karşıya gelirler. Oyunun başındaki figürler bu konumda da tekrarlanır. Her oyuncu karşısındaki oyuncunun eline çift elle aynı anda vurur. Bu figür de birkaç kez tekrarlandıktan sonra oyuncular tekrar bir dizi şeklinde birleşir. Bu oyun, daha çok köylerde oynanır.
 
Yalkuşta: Genellikle dört kişi ile oynanır. Oyun iki aile arasındaki kavgayı temsil eder. Bu oyunda, tek sıra halinde ileriye doğru gidilirken sol ayağın ileri her atılışında eller çırpılır. Oyuncular,  birbirinden ayrılarak ikişerli, karşı karşıya gelirler. Gerardi oyununda olduğu gibi eller yerde çır­pılır ve karşıdaki oyuncunun önüne kadar gidilip dönülür. Birbirlerini kovalarcasına süren bir gidiş dö­nüşlerde sıra ile, duran oyuncular gelenleri, tek ellerini havaya kaldırarak beklerler. Karşı sıradaki oyuncular, sol ayaklarını ileri atıp sağ ayaklarını yerden sürükleyerek sol ayaklarının yanına getirirler. Bu figür üç kez te­krarlanır. Geriye doğru yaylanmanın sağladığı güçle karşıdaki oyuncuların ellerine vurulur. Daha sonra roller değiştirilir ve oyun aynı figürler sürer.
 
Mendo: Muş ve çevresinde kadın­lar genellikle kol oyunları oynarlar. Bunun yanı sıra erkeklerin oynadıktan oyunların nispeten kolay figürlü olan­larını da oynarlar. Koçeri oyununa benzeyen "Men do" oyunu, kadınların düğünlerde sıkça oynadığı bir oyun­dur. Bu oyunda kollar belden arkada bağlanır

BİTLİS HALKOYUNLARI

Halk Oyunları : Yöreye özgü halkoyunları oldukça renklidir. Doğuanadolu Bölgesinin diğer illerinde de oynanan ve aynı adla anılan oyunlar, “Bar” ve “Halay” türlerindendir. Oyunlar genelde insanın sertlik, birlik-beraberlik ve insan sevgisi duyguların ifade eder.


Genel Oyun Çeşitleri :
-Ağır Küvenk -Nare -Değirmenci
-Sıppe -Tiringo -Kavaş
-Garzane -Deriko -Harkuşta
-Pappure -Zeybek -Meyroki
-Aşırma -Dıldıl -Küvengin Yollarında
-Temirağa -Memyane -Perijvan
Yöremizde halkoyunlarında çalgı aletleri olarak genelde davul-zurna kullanılır. Ayrıca def, bilhassa köylü oyunlarda kullanılan müzik aletidir.

-Yöresel giysiler : Bitlis halkı yöresel giysilerini çok yönlü düşüncelerle seçmiş ve kullanmıştır. Tamamen el dokuması olan erkek giysileri, “Gej” denilen tiftik kılından dokunan kumaşla yapılır. Giyilen giysiden bayanın evlimi, bekarmı, zenginmi, nişanlımı olduğunu anlamaya yarayan özellikler mevcuttur.


SİİRT YÖRESEL HALKOYUNLARI






Şeyhani Oyunu :Bu oyunun bir başka adı da “Saygı Oyunu”’dur. Oyunda eğilip kalkmaların, din adamlarının önünde, onlara saygı göstermek amacıyla yapılan hareketler anlamına geldiği ifade edilir.

Govent Oyunu :Siirt’te oynanan bir karşılamadır. “Go” ezgi söylemek, “Vent” beraber demektir. Govent’in karşılığı ise “Beraber söylenen ezgi ve oyun” demektir. Bu oyunda hem solo hem de koro tarafından türküler söylenir. Daha çok düğünlerde oynanan bu oyunlarda kız ve erkek tarafları karşı karşıya dizilirler. Her düğünde “Govent” denilen oyundan sonra “Sergovent” denilen ve sırayı yöneten halaybaşı niteliğindeki kişinin yönetiminde halaylar, sıra ve halka halayları olarak oynanır.

Mirani, Şeyhani, Girani, Botani, Garzani, Çaçani, Hırpani, Roşkani Halayları :İki tarafın başında birer “Sergovent” adı verilen baş çekeni vardır. Erkek tarafının sergoventi, erkeği öven bir ezgi söyler. Son kısmını topluluk tekrar eder. Aynı şey kız tarafının sergoventi tarafından, kızı övmek amacıyla yapılır. Ezgi aynı kalır, sözler değişir. Güfteler irticali olarak düzenlenmektedir. Tekrarlar sergovent dinlenerek yapılmaktadır. Bunlar toplu olarak oynanan halaylardır. Dizilişler karşılıklı sıra halınde olup, sıraların hareketleri öteki sıralara yaklaşarak ve uzaklaşarak yapılır, Ellerin serçe parmaklarının kenetlenmesi suretiyle yarı bağlantı sağlanır. Sonra öteki oyunlara geçilir. Oyunlar tür olarak genellikle halay şeklindedir.

Karakıştani Oyunu :Bu oyunda avuçlar karşılıklı olarak karşıdaki oyuncunun avucuna vurulur. Karşılama oyunu iki bölümden oluşur. Birinci bölümü ağırdır. Bu bölüme “Girani” denir. İkinci bölümü ise hızlıdır. Bu hızlı bölüme de “Süvik” adı verilir. Halay türündedir.

Siirt Halk Oyunlarına Eşlik Eden Çalgılar :

Telli Çalgılar :

A- Tezene (Mızrap) ile Çalınanlar :
Tar,
Bağlama,
Divan,
Cuva,

B- Yayla Çalınanlar :

Kabak kemane,
Keman,
Kemençe,

2- Üflemeli Çalgılar :
Zurna ailesi (büyük, küçük vs.),
Tulum (deri),
Ney (kamış),
Klarnet (madeni),
Çığırtam, çırıtma (kemik),
Sipsi (kamış),
Dilli flüt

3- Vurmalı Çalgılar :
Davul ailesi (büyük davul, küçük davul, koltuk davulu),
Def ailesi (zilli, büyük, küçük, daire, bendir vs.),
Darbuka.

Ateşle Dans: Orta Çağ Avrupası'nda Cadılar

Tarihi çağlar arasında insanlık tarihi adına diğer çağlardan farklılaşarak bir köprü izlenimi oluşturan Orta Çağ, bir yönüyle yeniyle bağ kurarken diğer yönüyle tarihin dipsiz karanlık bir kuyusunu andırır. Bir madalyon misali iki farklı yüze sahip bu çağın karanlık yönünü oluşturan en belirgin fenomenlerden biri de cadılık olgusudur. Geçmişi antik dönemlere dayanan ancak en temel dayanağının Orta Çağ’da görebildiğimiz cadılık olgusu kadınlara atfedilen olumsuz imgelerden meydana gelmektedir. Cadılık olgusunun doğruluğu veya yanlışlığı tartışılır ancak cadılık atıfları yapılan suçsuz çok sayıda kadının hunharca katledildiği oldukça gerçektir. Verdiğimiz bu ön bilgi ışığında Orta Çağ’da cadılık olgusunu etraflıca ve farklı yönleriyle tarihi vesaikler ışığında aktarmaya çalışacağız.

BEYAZ TARİH / MAKALE

Orta Çağ, en gizemli çağ olup madalyona benzemektedir. Bir tarafında yenilik ve gelişmelerle diğer tarafında ise daha ürkütücü bir yönüyle karşılaşıyoruz. Ama karanlık mı? sorusunun cevabı bana göre “Hayır”. Çünkü tarihte yaşanan her kötü olay, Orta Çağ’a atfedilemez. Belki orada temelleri atılmış olabilir; ama o olayların gelişim sürecine de bakmak gerekir. Şu da bir gerçektir ki; Orta Çağ olmadan tarih anlaşılamaz. Tarih süreci yarım kalır. Bu önemli noktaları tekrar hatırlatarak yine bir Orta Çağ fenomeni olan ancak yayılma sürecini XVI. ve XVII. yüzyıllara kadar sürdürmüş olan cadılık konusuna geçelim. Tarihin daha önceki dönemlerinde cadılar, var olmalarına rağmen geç Orta Çağlarda daha fazla ön plana çıkmışlar ve özellikle de cadı kavramı kadınlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla Orta Çağ’ın farklı bir yüzünü ortaya sermiştir. Çünkü bundan sonra hiçbir şey aynı olmamıştır. Cadılar, heretik yani sapkın grubuna dahil edilmiş, cadılara karşı bir haçlı hareketi başlatılmış ve bu sırada çok sayıda kadın, cadı sıfatıyla yakılmıştır. Tüm bu kanlı olaylara ve çekilen acılara rağmen yeniden doğan bu kadınların hayat seyirleri değişmiş ve yeniden bir canlanma olmuştur. Evet işte oyun başlıyor ve perde aralanıyor….

Orta Çağ Fenomeni Kadınlar

Orta Çağ’ın en gizemli yüzüdür büyücülük ve cadılık. İlk akla gelen soru ise “Cadı kime denir?” Cevabı ise oldukça karmaşıktır. Çünkü XV. yüzyılda ortaya çıkan cadı kavramı, karmaşık bir kimliği ifade etmektedir. Cadı kelimesi, Almanca’daki “Hagazussa” kelimesinden gelir. Çit üzerinden atlayan anlamındadır. Bazı kaynaklarda ise cadı, dişi hayalet demektir.1  Cadı, daha çok masalsı bir varlıktır. Tüm kültürler tarafından bilinen ve masallarda anlatılan cadılar ise iri burunlu, kırmızı gözleri ve süpürgesi olan, geceleri ayinlere katılan çirkin ve yaşlı kadınlar olarak tanımlanmaktadır.2 Genel anlamda ise cadılar, büyü yapabilen, uçabilen, hayvanlara dönüşebilen, çocuk kaçırıp onları yiyebilen varlıklar olarak görülmüşlerdir.3

Cadıların geceleri Sabbat adlı bir ayin yaptıklarına ve orada şeytana tapındıklarına dair inançlar bulunmaktadır. Bu ayin, ayın belli günlerinde gece vakti yapılan bir kadınlar toplantısıdır. Bu ayinin en temel özelliği, gece olması ve gizli yapılmasıdır. Cadılar, Şeytana bağlılıklarını bildirmek için toplanırlar, İsa’yı inkâr eder ve sözleşmeler yaparlardı.4

1 Kasım 2019 Cuma

HALK OYUNLARI'NIN TANIMI


Halk oyunları, “Ait olduğu toplumun kültür değerlerini yansıtan; bir olayı, bir sevinci, bir üzüntüyü ifade eden; kökeni din ve büyü ile ilgili (majik ve kültik) olan; müzikli (bir müzik aleti eşliğinde veya müzik aleti olmaksızın, el , ayak gibi organlarla tempo tutarak) olarak, tek kişi veya gruplar halinde icra edilen; ölçülü ve düzenli hareketlerdir.” (Kaynak 1)

Halk oyunlarını, yukarıdaki cümlenin de ifade ettiği gibi, insanın duygularının yansımasının bir sonucu olduğunu kabul edebiliriz. Sevinçte, yani bir düğünde veya bir şenlikte insanın içi kıpır kıpırdır, yerinde duramaz, hele bir de müzik varsa insan bu sevincini hareketlere döker. Aynı şekilde, bir savaş hali veya savaş eğitimleri bile halk oyunlarımıza yansımış, Kılıç-Kalkan, Sinsin gibi oyunlar, halk oyunları içerisindeki yerlerini almışlardır.

Kısacası, insanların var olduğu günden bugüne, geleneklerini, dinini, törelerini, duygularını, düşüncelerini, içinde bulunduğu günlük yaşantısını ve etkisinde kaldığı olayları, tasvir etmek için yaptığı birtakım ritmik hareketlere "Halk Oyunu" adını veriyoruz. Bu da insanoğlunun müzikle birleştirerek ortaya koyduğu bir kültür ürünüdür.
Oyun, bir hareket ve mimik sanatıdır. Oyunu bir ses sanatı olan müzikle birleştirirsek ortaya güzel bir sanat olan halk oyunları çıkar. Bu cümleden halk oyunlarının yalnızca müzikle oynan oyunlar olduğunu düşünmemek gerekir. Oyun aynı zamanda bir mimik ve harekettir. Buna dayanarak köy seyirlik oyunlarını da halk oyunları arasında kabul edebiliriz. Köy seyirlik oyunlarında da halay tarzı oyunlar olmasa dahi bazı meydan oyunlarına müziğin eşlik ettiğini görüyoruz. Yöremizden örnek verecek olursak; Pınarbaşı, Tomarza, Sarız gibi yörelerde oynanan "Kasap oyunu (Köroğlu)", müzik eşliğinde oynanan güzel bir seyirlik oyundur. Bunun yanında köy odalarında oynanan seyirlik oyunlar da vardır. Bünyan ve çevre köylerde oda toplantılarında veya eğlencelerde oynanan “Araboğlu ve Yüzük” oyunu gibi. Bu oyunlarda bazı ezgiler ile söylenip oynanmaktadır.

Müzik ve oyun başlangıçta, din duygularıyla oluşmuş, çoğu oyun ve ezgi yalnız dinle ilgili törenlerden doğmuş, mistik ve yarı dinsel törenler bir anlatım tarzı içinde kalmıştır. Sözgelimi semahlar, gelin kutlama hareketleri ( evlenme ritleri), ateş kültü ve işgücüyle ilgili kimi törenler, bir kısım ağıtlamalar, yarı dini törensel (Sinsini sayabiliriz) işlevlerini bugün de korumakta ve hatta sürdürmektedir. Sözgelimi kılıç kalkan oyunu, ordu eğitiminden gelmiştir. Çardak oyunu, gemici yaşayışından oyunlaştırılmıştır. Köroğlu, zeybek ve seymen oyunları haksızlıklara, kötü yönetime (Monarşiye) karşı direncin tepkileridir. Bu, türküler için de geçerlidir. Bir kısım oyunlar ve türküler; iş hayatı, esnaf kuruluşları (Lonca ilişkileri), imece, saya gibi hareket anlatan şenliklerle ve seyirlik oyunlarla ilgili folklorik değer taşırlar.
Hasan YÜKSEL
Kaynak: 1 Türker Eroğlu, Halk Oyunları El Kitabı, İstanbul, 1999, s. 32-33.

HALK BİLİMİ - FOLKLOR NEDİR ve GELİŞİM SÜRECİ

Folklor - Halk Bilimi
Sözcük ilk kez 1846 yılında İngiliz bilimci William j. Thomas tarafından kullanıldı. İngilizcedeki folk (halk) ve lore (bilim) ya da bilgi sözcüklerinin birleşimiyle oluşmuştur. Türkçede ise aynı anlama gelen "halk bilimi" kullanılmaktadır.
1878 yılında İngiltere'de kurulan "Folklore Society" adlı bir dernek, folklor sözcüğünün bir bilim dalına dönüşmesine önemli katkıda bulundu. Fransa, Rusya, İskandinav ülkeleri ve Portekiz'de de, bu sözcük aynı biçimde kullanılmaktadır. Almanca konuşan ülkelerde ise yaklaşık aynı anlamı içeren "Volkskunde" deyimi yerleşmiştir.
Toplumların kendine özgü yapılarını inceleyen en temel bilim dallarından biri olarak folklor, oldukça geniş boyutlar içermektedir. Yaşam biçiminden politikaya ve sosyolojiye dek birçok ayrıntıyı içinde barındıran folklor, insana ilişkin incelenmesi gereken en önemli bilim dallarındandır.
Her toplumun kendine özgü bir yapısı olmasından dolayı folklorun tanımlanması ve içeriğinin belirlenmesinde ülkelerin bilginleri kendi toplumlarının yaşayışına ilişkin değerlendirme yoluna gitmişlerdir.
İngiltere'de, gelenekler bilimi olarak algılanır. Folklor, insan kuruluşlarında en yaygın, en devamlı ve eski olan şeyleri, halk sanatlarını, halk endüstrisini inceler. Yazılı belgeleri değil; atalardan gelen geleneklerin etkisi altında inanılan ve yapılan şeyleri inceler. Bugün yaşayan, fakat bugünün ve zamanımızın olmayan fikirleri, gelenek ve tarihleri, eski halklardan kalanları toplar, karşılaştırır. Halkın efsane, gelenek ve inanışları ile ilgilenir. Özetle, folklor, halkın düşünsel yapısını oluşturan her şeyi inceler.
Almanya'da, siyasal bilimlerin giriş yeri, giriş odası ve sosyal politikanın köken, kaynağıdır. Halkın kalıbı, ruhu ve türünün bilimsel anlayışıdır. Sosyoloji, sözcüğün anlamı ve çağdaş kavramı bakımından folklorun bölümlerinden biridir.
Amerika'da folklor, uygarlık tarihini inceleyen sosyal bilimlerden biri olarak kabul edilmektedir.
Belçika'daki yorumu ise, halk sınıflarının yaşayışlarına ve uygarlıklarına ait olan her şeyi toplamak, inceleyerek, açıklamaktır. Folklor insanlığın bakış açısında geçirdiği çeşitli evreleri inceler ve bunları günlük yaşamda karşılaşılan benzer aşamalarla kıyaslama amacını güder.
Fransa'da, halk yaşayışını inceler. Uygar ülkelerde halka ait düşünsel ve maddesel kültürü inceler. Uygar uluslardaki halk düşüncesinin incelenmesidir. Doktrinsiz ortak inanmalar, kuramsız çalışmalardır. Hiçbir aydının öğretemediği, halkın kendi kendine öğrendiği efsane, hikaye, gelenek, şarkı, bilmece, söz düzeni, yıldızlara ait inanma ve büyüler gibi bilgilerdir.
Az gelişmiş ulus ve halk kesimlerinin inanış, gelenek ve göreneklerinin külliyatı niteliğindedir. Bu da insanlığın başlangıcından zamanımıza kadar az ya da çok bozulmuş biçimde ulaşan kültür kalıntıları olarak açıklanabilir.
Folklorun anlamı ve tanımı konuları Türkiye'de de halk bilimcileri tarafından da ele alınıp incelenmiştir.
Bunlardan biri olan Sedat Veyis Örnek'e göre folklor, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alanlardaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemlerle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada bir senteze vardırmayı amaçlayan bir bilim dalıdır.
Bir ülkenin, bir yöre halkının, bir etnik grubun yaşamının bütününü kapsayan ve temelinde o halkı oluşturan insanların ortak ve yaygın davranış kalıplarını, yaşama biçimini, belirli olaylar ve durumlar karşısında tavrını, çevresini ve dünyayı algılayışını açıklamada; geleneksel ve törensel yaşamı düzenleyen, zenginleştiren, renklendiren bir beceriyi, beğeniyi, yaratıyı, kurumu, töreyi, kurumlaşmayı göz önüne sermede; bir ucuyla geçmişe, bir ucuyla da zamanımıza uzanan gelenekler, görenekler, adetler zincirini saptamada; bu zincirin dışlayıcı ya da destekleyici halkalarını tek tek belirlemede, halk kültürünün atardamarlarını yakalayarak bunlardan özgün ve çağdaş yaratmalar çıkarmada folklorun rolü ve önemi birinci derecededir.
M. Şakir Ülkütaşır'a göre folklor, en derli toplu anlamıyla genel olarak sözlü halk edebiyatı, halk musikisi, halk temaşası, halk gelenek ve inançları gibi tamamen fikri ve manevi oluşumları, özetle halkın manevi kültürünü araştıran bir bilimdir. Düğün, bayram, çocuk, cenaze, dini boyutlar vs. türünden halk gelenekleri; cin, peri, büyü, afsun, muska, gibi şeylere inanma biçiminde gündeme gelen bütün halk inançları ile türküleri, manilerbilmeceler, oyunlar, ninnilermasallar, menkıbeler, deyimler ve atasözleri folklor konusuna girer. Bütün bunlar belli kesimlerce saptanır ve incelenir. Folklor araştırmalarının temel taşı olan kadro bir kategori içinde ve birbirleriyle yakından ilgili birçok maddeyi içine alan geniş bölümdür.
Halk biliminin etnoloji, sosyoloji, sosyal ve kültürel antropoloji, edebiyat, psikoloji, dilbilim, dinbilim, tarih, dinler tarihi, sanat tarihi, coğrafya, tıp, hukuk vb. bilimlerle yakından ilişkisi olup; gerektiğinde bu bilim dallarının yöntem ve bulgularından yararlanır, başka ülkelerin halk bilimi (folklor) ile ilgili verilerinden koşutluklar kurar, karşılaştırmalar yapar, bunların kökenine inmeye çalışır. Böylece yerlilikten ve ulusallıktan evrenselliğe geçerek insanlığın ortak kültürüne katkıda bulunmaya yönelir.
Halk bilimin içerisine giren konuların yeterli ve herkesin üzerinde anlaşabileceği bir şemasını düzenlemek zordur. Çünkü sosyal bilimlerin çoğunda olduğu gibi halk biliminde de bir takım konuların sınırlarını kesin olarak çizmek, bunların diğer bilimlerle olan sınır anlaşmazlıklarını önlemek güçtür. Halk bilimin çalışma konularıyla ilgili olarak yapılan tasnif çalışmaları hakkında yabancı ülkeler ve Türkiye'den bazı örnekler verebiliriz.
Fransa'da Paul Sebillot'un 1904-1907 yılında yayımlanan "Folklor de France" (Fransa Folkloru) adlı eserinde şöyledir:
1. Gök ve yer
2. Deniz ve Tatlı Sular
3. Hayvanlar ve Bitkiler
4. Halk ve Tarih
Londra Folklor Derneğinin yayımladığı kitapta ise şöyledir:
1) İnançlar ve uyulması gerekli kurallar
a) Yer ve gök
b) Bitkiler alemi
c) Hayvanlar alemi
d) İnsanlar
e) İnsanlar tarafından yapılmış eşya
f) Ruh ve öteki dünya
g) İnsanüstü varlıklar
h) Kehanet ve fallar
i) Sihir
j) Hastalık ve halk hekimliği
2) Adetler
a) Siyasal ve toplumsal kuruluşlar
b) Bireysel yaşama ilişkin ritler
c) Uğraşılar, işler ve sanayi
d) Takvimi bayramlar ve diğer bayramlar
e) Oyunlar, sporlar ve eğlenceler
3) Hikayeler, şarkılar ve atasözleri
a) Hikayeler ( Doğru diye anlatılanlar, Eğlence diye anlatılanlar)
b) Şarkılar ve baladlar
c) Atasözleri ve bilmeceler
d) Tabirler (deyimler ve temsiller)
4) Katkılar
a) Terminoloji
Sedat Veyis Örnek'in yaptığı düzenleme de şöyledir:
1) Köy, Kasaba ve Kent Yaşamı (Monografiler)
2) Yerleşim-Yerleşim Türleri .
a) Sürekli yerleşim (köy, kasaba, kent)
b) Geçici yerleşim (yaylak, kışlak)
3) Barınak-Konut (Halk Mimarisi).
a) Tipler
b) Yapım teknikleri ve kullanılan araç-gereçler
c) Ev eşyası (türleri, yapımı, kullanılışı)
4) Aydınlanma, Isınma.
a) Işık elde etme; ışık araç ve gereçleri
b) Isı elde etme; ısı araç ve gereçleri
5) Taşıtlar Taşıma Teknikleri
a) Kara taşımacılığı
b) Hava taşımacılığı
6) Ekonomi Türleri
a) Hayvancılık.
i) Bakımı, beslenmesi, korunması
ii) Çobanlık
iii) Hayvansal ürünlerin elde edilişleri
iv) Hayvancılıkla ilgili araç-gereçler
b) Tarım-Rençperlik
i) Ekme, biçme, ürün alma
ii) Tarım araç-gereçleri
c) Avcılık
i) Av türleri (kara, deniz avları)
ii) Av araçları ve teknikleri
7) Halk Ekonomisi
a) Üretim
b) Tüketim
c) Pazarlama
8) Beslenme-Mutfak-Kiler
a) Besin Türleri
i) Hayvansal besinler
ii) Bitkisel besinler
b) Besin Elde Etme, Hazırlama, Koruma
c) Mutfak Düzeni, Araçları
d) Kiler, Depo, Mahzen
e) Yemek Çeşitleri
f) Sofra Düzeni
9) Ölçme, Tartma, Hesaplama Birimleri; (Zaman ve Mesafe Kavramları)
10) Halk sanatları ve Zanaatları
a) İşletme, Örme, Dokuma, Basma İşleri
b) Ağaç, Taş, Maden, Toprak, Cam, Deri İşleri
11) Giyim-Kuşam-Süs
a) Giyim-Kuşam
i) Erkek giyimi
ii) Kadın giyimi
iii) Çocuk giyimi
iv) Günlük giyim
v) Törensel giyim
vi) Meslekleri ve yaş gruplarını belirleyen giyimler
b) Süslenme
12) Halk Bilgisi
a) Halk Hekimliği-Halk Baytarlığı
b) Halk Botaniği-Halk Zoolojisi
c) Halk Meteorolojisi-Halk Takvimi
d) Halk Hukuku
13) Halk İnançları; Töreler, Adetler, Gelenekler, Görenekler
14) Geçiş Dönemleri
a) Doğum
b) Evlenme
c) Ölüm
15) Bayramlar-Karşılamalar-Uğurlamalar
a) Dinsel Nitelikli Bayramlar
b) Yerel Nitelikli Bayramlar
c) Karşılama ve Uğurlamalar
16) Kalıp Hareketler (Tavırlar, Jestler, Mimikler)-Kalıp Sözler ve Sesler
a) Günlük Yaşamla İlgili Olanlar
b) Törensel Yaşamla İlgili Olanlar
c) Islık Çalma, Çağırma, Ses Çıkarma
17) Dernekler, Kuruluşlar; Dayanışma ve Yardımlaşma
a) Esnaf dernekleri
b) Dinsel Kuruluşlar
c) Cinse ve Yaşa Dayalı Örgütler
d) Komşuluk
18) Dinsel-Büyüsel İçerikli İnançlar, İşlemler
a) Ziyaretler, Yatırlar, Türbeler, Mezarlar
b) Fal, Rüya Yorumu, Gelecekten Haber Verme
c) Büyücülük; Türleri ve Teknikleri
19) Halk Edebiyatı
a) Destanlar
b) Efsaneler
c) Masallar
d) Halk Hikayeleri
e) Halk Şiiri
f) Halk Türküleri
g) Fıkralar
h) Atasözleri-Deyimler
i) Tekerlemeler
j) Bilmeceler
k) Alkışlar, Kargışlar
l) Ağıtlar
m) İlahiler
n) Maniler
20) Halk Tiyatrosu (Geleneksel Tiyatro)
a) Ortaoyunu
b) Karagöz
c) Kukla
d) Meddahlık
e) Seyirlik Köylü Oyunları
21) Halk Oyunları (Dansları)
22) Halk Müziği ve Müzik Araçları
23) Çocuk Oyunları ve Oyuncaklar
a) Temsili Nitelikteki Oyunlar
b) Oyuncak Türleri ve Nitelikleri
24) Halk Eğlenceleri; Sporlar
25) Adlar
a) İnsan Adları
i) Asıl adlar
ii) Soyadları
iii) Lakaplar-takma adlar
b) Yer, Su, Dağ, Köy, Meydan, Cadde, Sokak, Ev Adları
Türkiye'de Halk Biliminin Geçmişi ve Bugünü
Türkiye'de folklor çalışmaları Batı ülkelerine kıyasla daha geç başlamıştır. Bazı araştırmacılar, folklorun bir bilim olduğundan habersiz, bazı veriler elde edip, bunları bazı dergilerde yayımlamışlardır. Başlangıçta daha çok folklorun ne olduğu üzerine açıklamalar içeren yazılar yazılmıştır. Gökalp, "Halka Doğru" adlı dergide "Halk Medeniyeti 1" başlıklı yazısında folklor terimine karşılık olarak "halkiyat" terimini (1913) kullanmıştır. Resmi uygarlık ve halk uygarlığı olmak üzere bir kavmin iki uygarlıktan oluştuğunu belirtmiş; kuralları yazılı olmayan, ağızdan ağza geçerek bir soyda uzayıp giden geleneksel uygarlığı konu edinen bilimi de "halkıyat" olarak tanımlamıştır.
Mehmet Fuat Köprülü İkdam Gazetesinde "Yeni Bir İlim: Halkiyat-Folklor" konulu yazısında (1914) folklorun Avrupa'daki gelişiminden ve ülke için öneminden söz etmiştir. Folklor terimi açık olarak ilk defa bu yazıda geçmiştir.
Rıza Tevfik Bölükbaşı Peyam Gazetesinin edebiyat ekinde "Folklor" başlıklı yazısında (1914) , kelimenin aslını açıklayarak bizdeki anlamıyla Avrupa'daki anlamı arasındaki farklarına dikkat çekmiştir. Ayrıca halk biliminin asıl konusunun ortak halk edebiyatı ürünleri olduğunu belirtmiş, atasözleri ve türkülerden örnekler vermiştir.
Selim Sırrı Tarcan, Türkiye Edebiyat Mecmuasında "Halk İlmi (Halkiyat)" dergisinde (1924) folkloru tanımlayarak, folklorun birleştirici ve eğitsel bir bilim dalı oluşunun üzerinde durmuştur.
Rauf Yekta Bey, "Dar ül Elhan Külliyatı" defterlerinin "Anadolu Halk Şarkıları" adını taşıyan 1. sayısında yazdığı önsözde, folklorcuların derleyip topladıkları ezgi ve sözlerin ulusun geçmişini aydınlatmadaki önemine değinmiş, halk türküleri derlemenin önemini belirtmiştir.
Türkiye'de halk bilimi alanında çalışma yapan yabancılar daha çok halk edebiyatı ve halk müziği konuları üzerinde durmuşlardır. Bu bilimcilerden bazıları şunlardır: B. Bartok, W. Eberhard, F. Giese, G. Jacob, U. Johansen, F. W. Hasluck, I. Kunos, F. Luschan, Th. Menzel, G. Mezsaros, G. Nemeth, K. Rainhardt, H. Ritter, W. Ruben.
Cumhuriyet dönemine kadar folklor konusundaki çalışmalar, daha çok kişisel ve dağınık görünümdedir. 1927 yılında Ankara'da "Anadolu Halk Bilgisi Derneği" daha sonra da "Türk Halk Bilgisi Derneği" adını alan dernek, Türk Halk Bilimine dönük çalışmaları başlatan ilk örgüttür.
Bu dernek çıkardığı "Halk Bilgisi Haberleri" adlı süreli yayınıyla ülkemizin çeşitli yörelerinden derlenen halk bilimi verilerini toplu olarak sunmuştur. "Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber" adlı kılavuz da yayınlamıştır.
1955 yılında Türk Halk Sanatlarını ve Ananelerini Tetkik Cemiyeti kurulmuştur. Bu oluşum, iki kez ad değiştirerek günümüzdeki Folklor Araştırmaları Kurumu adını almıştır.
1964 yılında kurulan "Y.T.G. Türk Folklor Enstitüsü kurma derneği" 1966 yılında "Türk Folklor Araştırmaları Kurumu" adını alarak bu alanda çalışmalar yapmıştır.
Boğaziçi Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinin öncülüğüyle kurulan iki dernek de süreli yayınları, sergileri, açık oturumlarıyla folklora alanında katkılar sağlamışlardır.
1932 yılında kurulan Halkevleri kültürün araştırılması, incelenmesi, yaygınlaştırılması ve halkla kaynaştırılmasında önemli rol oynamıştır. Halkevlerinin Köycülük Kolları köy ve kasabalara geziler düzenlemiş, bu gezilerde elde edilen ilgili verileri yerel dergilerde yayımlanmıştır. Halka dönük etkinlikleriyle bu kuruluşlar çeşitli illerde çıkardıkları yerel dergiler, yayınladıkları kitaplar aracılığıyla halk bilimi alanındaki verileri büyük bir bölümünü yitip gitmekten kurtarmışlardır. Halk bilimini ilgilendiren kılavuz ve el kitaplarının, monografilerin büyük bölümü çeşitli halkevlerinin aracılığı ile okuyucuya ulaştırılmıştır.
Türk Dil Kurumu da halk ağzından derleme dergileri, derleme ve tarama sözlükleriyle dil konusunda halk bilimine katkıda bulunan kurumlar arasındadır.
Üniversitelerde uzun yıllar bağımsız bir folklor kürsüsü kurulamamıştır. Günümüz itibariyle (2000) bu alanda bağımsız kürsü yalnızca Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde kurulabilmiştir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinde 1938-1948 yılları arasında halk edebiyatının yanında halk bilimi konularına da programında yer veren bir kürsü, Pertev Naili Boratav'ın öncülüğünde çalışmalar yapmıştır. Aynı fakültenin etnoloji kürsüsü ise etnoloji ve sosyal antropolojinin yanı sıra folklor konularını işlemektedir. Boratav ve İlhan Başgöz Türkiye dışındaki üniversitelerde Türk Halk Bilimi hakkında araştırma ve incelemeleriyle, bu alana önemli katkılar sunmuşlardır. Aynı fakültede Etnoloji ve Sosyal Antropoloji öğretim üyelerinden olan Orhan Acıpayamlı doğum, halk hekimliği, bibliyografya, Nermin Erdentuğ evlenme adetleri, Sedat Veyis Örnek halk inançları, ölüm vs. konularda monografik nitelikte araştırmalar yaparak yayınlamışlardır. Bu fakültenin tiyatro kürsüsü öğretim üyelerinden Metin And ve Özdemir Nutku geleneksel Türk tiyatrosu konusundaki araştırma ve incelemeleriyle halk bilimi alanına katkıda bulunmuşlardır. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde 1993 yılında Halk Bilimi Bölümü bağımsız bir bölüm olmuştur.
Hacettepe Üniversitesinde Sosyal Antropoloji ve Genel Türk Edebiyatı Bölümündeki bazı araştırma ve incelemeler de halk bilimi kapsamına girmektedir. Sosyal Antropoloji Bölüm başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Bozkurt Güvenç'in de halk bilimi alanında önemli katkıları olmuştur. Aynı fakültenin Türk Dili Ve Edebiyatı bölümüne bağlı Ana Bilim Dalı olarak Türk Halk Bilimi öğretimine devam etmektedir.
Boğaziçi Üniversitesinde Tahir Alangu'nun halk bilimin tarihçe ve yöntem sorunlarıyla ilgili dersleri de bu alandaki katkılardandır.
Atatürk Üniversitesi özellikle halk edebiyatı alanında verimli çalışmalar, araştırmalar yapmakta, ve yayımlamaktadır.
1938 yılına kadar çeşitli dergilerde halk bilimi ile ilgili bazı yazılar yer alırken bu tarihte "Halk Bilgisi Derneği'nin yayınladığı "Halk Bilgisi Mecmuası" ile "Halk Bilgisi Haberleri'nde ağırlık tamamen Halk Bilimsel yazı ve derlemelere verilmiştir. Bunları zamanla Folklor Postası, Türk Folklor Araştırmaları, Türk Etnografya Dergisi, Folklor, Folklora Doğru, Sivas Folkloru, Halkbilimi gibi dergiler izlemiştir. Bunların bir kısmı yayınına son vermiştir. Yayınlanmaya devam edenler arasında Folklor/Edebiyat, Milli Folklor, Halk Bilim, Türk Dünyası, Erciyes gibi dergileri örnek verebiliriz. Halkevleri ve Fakülte dergilerinin halk bilimine katkıları olmuştur. Halk bilim yıllık ve belletenlerinde de özlü araştırma ve incelemeler yer almaktadır.
Türkiye'de ilk resmi derlemeler İstanbul Belediye Konservatuarı tarafından 1926 yılında başlatılmış; bu amaçla dört gezi düzenlenmiştir. Halk bilimin alanına giren konulardan biri olarak derlenen türküler notaya alınarak 14 defter halinde yayımlanmıştır. İlk pentatonik türkü bu gezilerde Gümüşhane'de kaydedilmiştir. Mahmut Ragıp Gazimihal da 1929 yılında "Anadolu Türküleri ve Musiki İstikbalimiz" adlı bir kitap yayımlamıştır.
Ülkemizde, çeşitli tarihlerde halk bilimiyle doğrudan ilgili kongre, seminer ve danışma toplantıları düzenlenmiş ve bu çalışmalar devam etmektedir. Bunların kimileri derneklerin girişimiyle, kimileri de devletin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.
İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Akbank, Sümerbank gibi bankaların özellikle yayın alanındaki etkinleriyle halk bilimi alanına katkıları olmuştur. Halk bilimine, el sanatlarına ilişkin yayınlarının yanında halkın yaratı ve beceri ürünlerini tanıtan gösteri, sergi, koleksiyon türünden çalışmaları da dikkate değerdir.
Halk bilimi alanında hizmet veren resmi bir kuruluş olarak Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, geçmişten bugüne birtakım değişiklikler geçirerek kurulmuştur. İlkin, "Milli Folklor Enstitüsü" adıyla 1966 yılında kurulmuştur. Amacı folklorun çeşitli konularında çalışmalar yaparak bir folklor arşivi, kütüphanesi, müzesi kurmak, yurdun değişik yerlerinde bu konularda yapılan çalışmaları birleştirip teşvik etmek ve bunlara rehberlik etmektir. 1973 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile "Milli Folklor Dairesi Başkanlığı" adını alan kurum 1982 yılında teşekkül eden Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi olarak müstakil daire başkanlığı şeklinde görevini sürdürmüştür. 1989 yılında "Halk Kültürlerini Araştırma Dairesi Başkanlığı, 1991 tarihinde de "Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü" (HAGEM) adını almıştır.
Genel müdürlükçe halk kültürünün bütün konularında yapılan araştırmalar, yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere folklor araştırmacıları tarafından görüşme tekniği, ses kayıt cihazları, fotoğraf makineleri ve video kamera kullanılarak yapılmaktadır. Ayrıca çeşitli kurum, kuruluş ve üniversitelerle işbirliği içinde panel, sempozyum, kongre vb. yapılmakta, sunulan bildirilerin basımı sağlanmaktadır.
(Yararlanılan kaynaklar :Sedat Veyis Örnek, Mahmut Ragıp Gazimihal, Nida Tüfekçi, İlhan Başgöz, Pertev Nail Boratav, Meltem Cingöz, Handan Çağlayan ve ayrıntılı çalışması için Bircan Kalaycı.)